6098 sayılı TBK'nın 27. maddesi ile Anayasamızın 48. maddesi "Sözleşme Özgürlüğü İlkesi"ni düzenlemektedir. Sözleşme Özgürlüğü İlkesinin alt görünüm şekilleri mevcuttur. Bunlar; Sözleşme Yapıp Yapmama Özgürlüğü, Sözleşmenin Karşı Tarafını Seçme Özgürlüğü, Sözleşmenin İçeriğini ve Tipini Belirleme Özgürlüğü, Sözleşmenin Şeklini Belirleme Özgürlüğü ve Sözleşmenin İçeriğini Değiştirme veya Sözleşmeyi Ortadan Kaldırma Özgürlüğü'dür.  

İnceleme konumuz kefalet sözleşmesinin şekil şartlarına ilişkin olduğundan, sözleşme özgürlüğü ilkesinin alt başlıklarından olan sözleşmenin şeklini belirileme özgürlüğü konumuzu ilgilendirmektedir. Sözleşmenin şeklini belirleme özgürlüğü, sözleşmenin içeriğini belirleme özgürlüğünün önemli bir parçasıdır. TBK m. 12'de sözleşmelerin geçerliliğinin, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı olmadığı açıkça belirtilmiştir. Bu halde kanuni istisnalar haricinde, taraflar sözleşmeyi istedikleri şekilde yapabilirler. 

Ancak yine TBK'nın 12. maddesinde belirtildiği üzere kanunda belirli bir şekilde yapılması öngörülen sözleşmenin bu şekle uyulmaksızın yapılması kesin hükümsüz olması sonucunu doğurur.  Bu durumda kanunda şekil şartlarının belirtilmemesi yani bu konuda tarafların özgür olması kural olup kanunda şekil şartlarının öngörülmesi istinasnadır. Ancak kanunda öngörülen şekil şartlarına aykırı şekilde yapılan sözleşmeler de kesin olarak hükümsüz olacaktır. 

Bu düzenlemeler karşısında kefalet sözleşmesini inceleyecek olursak, TBK'da şekil şartları özel olarak düzenlenmiş olan bu sözleşmenin, belirtilen şekil şartlarına uyulmaksızın yapılması halinde geçersiz olacağı ortadadır.

Kanunda belirtilen şekil şartları; kefalet sözleşmesinin yazılı olarak yapılması, kefilin sorumlu olacağı azami miktar, kefalet tarihi ve müteselsil kefil olması durumda da bu sıfatla ya da bu anlama gelen bir ifade ile yükümlülük altına girdiğinin kendi el yazısı ile belirtilmesidir. Görüldüğü üzere kefalet sözleşmesinin geçerli olabilmesi nitelikli yazılı şekil şartına bağlanmıştır. 

Özellikle belirtmek gerekir ki, uygulamada banka sözleşlmelerinde sıkça rastlanan "... müşterinin Bankaya karşı her ne sebeple olursa olsun borçlandıran ve ileride borçlanacağı tüm borç ve yükümlülükleri için kefil sıfatıyla sorumlu olduğumu taahhüt ederim." şeklindeki ibareler belirlilik ilkesine aykırı olduğu için geçerli değildir ve kefili böyle bir taahhüt çerçevesinde sorumlu tutmak mümkün değildir. Kefilin sorumlu olacağı azami miktar gösterilmedikçe kefalet sözleşmesi geçerli olmaz.

Kefalet sözleşmesi tek tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğundan sözleşmede yalnızca kefilin imzasının bulunması da yeterlidir. Alacaklının imzasının bulunmaması sözleşmenin geçerliliğini etkilemez. Ancak borçlunun isminin mutlaka sözleşmede belirtilmesi gerekir.

TBK m. 584'te eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak eşinin yazılı rızası ile kefil olabilir. Bu rızanın da en geç sözleşmenin kurulması anında verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bu nedenle, belirtilen şekilde evli olan eş, diğer eşten rıza almadı ise kefalet sözleşmesi geçersiz olacaktır. 

Kefalet sözleşmeleri son derece teknik bilgi gerektiren ve kefalet sözleşmesi ile ilgili hukuki ihtilaf halleri muhakkak kefalet hukukunda uzman bir avukat yardımı ile yürütülmesi gereken süreçlerdir. Bu nedenle; kefalet hukukndan kaynakalanan hukuki ihtilafalarınızda profesyonel hukuki destek almanız sizin yararınıza olacaktır.




Hazırlayan: Avukat Sevde CANİK (Dokuz Eylül Üniversitesi Özel Hukuk Anabilim Dalı Tezli Yüksek Lisans programı sunumu için hazırlanmıştır. Sadeleştirilip değiştirilerek sitede yayınlanmıştır.)
Kefalet Sözleşmesinin Geçerlilik Koşulları Nelerdir?

CANİK
HUKUK BÜROSU

2016 © Canik Hukuk Bürosu - Tüm hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz.